İç görü ve aktarım terapi sürecinde oldukça merkezi bir role sahiptir. Aktarım bireyler arası algısal çarpıtmanın özel bir biçimidir. Bireysel terapiye kıyasla grup terapisinde derecesi ve çeşitliliği oldukça fazadır. Bununla birlikte iç görü esin bir tanımlaya uygun olmamakla birlikte tek bir kavram ile ifade edilememektedir. İç görü, kişinin kendisiyle, keşfettiği davranışı ile, güdülenim sistemiyle ya da bilinçdışıyla ilgili bazı önemli şeyleri keşfettiği durumda ortaya çıkar. Grup terapisinde ise grup üyeleri dört farklı düzeyde iç görü kazanabilir. Bunlar;

  1. Grup üyeleri bireylerarası ilişkilerde eski deneyimlerine kıyasla daha nesnel bir bakış kazanabilir. Yaşantılarında belki de ilk defa diğer bireyler tarafından nasıl göründüklerini öğrenirler. Örneğin, gergin, ılımlı, uzak, kibirli ve benzeri gibi.
  2. Grup üyeleri bireylerarası daha karmaşık davranış örüntüleri hakkında kısmen fikir sahibi olabilir. Bu noktada kişide oluşan sayısız örüntü daha belirgin hale gelir.
  3. Güdüsel iç görü olarak tanımladığımız kavramda grup terapisi esnasında kazanılabilir. Grup üyeleri diğer kişilere karşı ve onlarla birlikte yaptıkları davranışlarının nedenini öğrenebilir. Bu tip içgörürün yaygın biçimi şunu gösterir ki, kişiler farklı davranışlarının bir felaket doğuracağı inancı ile belli davranışlarda bulunurlar. Burada örnek vermek gerekirse, kişi aşağılanabilirhor görülebilir, terk edilebilir gibi olumsuz sonucun oluşacağına dair inançlardır. Yalnız, kopuk insanlar örneğin kendilerini kaybetme korkusuyla yaklaşmaktan kaçınır; bunlar rekabetçi, kinci, kontrolcü kişilerdir.
  4. İç görünün dördüncü düzeyi olan genetik iç görü, kişilerin kendi yollarına nasıl ulaşabileceklerini anlamalarına yardımcı olmaya çalışır. Grup üyesi, kişisel gelişim öyküsünün araştırılması yolu ile mevcut davranış kalıplarının kökenini anlar.